YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 02.03.2005 Esas: 2005 / 11-81 Karar: 2005 / 118

Kasko Sigortalı Araç İçin Hasar Bedeli İstenen Davada Kandaki Promil Oranı Dikkate Alınmaksızın Kazanın Alkolün Etkisi Nedeniyle Meydana Gelip Gelmediği Saptanmalıdır.

Özet:

Dava, davalı şirket tarafından kasko sigortası yapılmış araçtaki hasar bedelinin tazmini talebine ilişkindir. 2918 SK alkollü içki nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybeden kişilerin araç kullanmalarını yasaklamıştır. Karayolları Trafik Yönetmeliği ise, mücerret olarak 0.50 promil üstünde alkol alanların araç kullanmasını yasaklamıştır. Söz konusu bu hüküm, yasal dayanağı olmadığından geçersizdir. Promil miktarı nazara alınmadan kazanın alkolün etkisinde meydana gelip gelmediği araştırılmalıdır. Yerel mahkemece aksi kanaat ile promil oranının yönetmelikte belirtilen miktarın altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.03.2002 gün ve 2001/189-2002/259 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2003 gün ve 2002/8011-2003/588 sayılı ilamı ile;

(…Davacı vekili, müvekkiline ait ve davalı sigorta şirketine kasko poliçesi ile sigortalı bulunan aracın 31.12.2000 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasarlandığını, davalının sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle tazminat ödemediğini, sürücünün kaza sırasında % 45 promil alkollü olduğu, KTK ve yönetmeliğine göre % 50 promilin üzerindeki alkollü durumların suç sayıldığı, ayrıca kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmiş olmasının hasarı teminat dışı bıraktığını, bu derecedeki alkol miktarının kazanın sebebi olamayacağını iddia ederek hasar tamir masrafları olan 1.893.846.276.-TL’nın davalıdan olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacıya ait aracın müvekkil şirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkil şirketin sürücüsünün alkolün etkisi altında olması nedeniyle kaza yaptığını, dolayısıyla hasara sebebiyet verdiği gerekçesiyle tazminat ödemeyi uygun bulmadığını, bu durumun açıklığa kavuşturulması için nöroloji uzmanı bir doktor ile trafik uzmanı bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetince inceleme yaptırılmasını, ayrıca davacı vekilinin reeskont oranında temerrüt faizi talebinin de yerinde olmadığını, faiz talebinin ancak yasal faiz olabileceğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen 05.07.2001 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sürücünün % 45 promil oranında alkollü olmasının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 48 ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97/b ve 111/d ile poliçe genel şartlarının 5/5 madde hükmüne göre % 50 promil alkol seviyesinin altında bulunan ve teminat dışı kalan zararlardan sayılmaması gerekçesiyle, 1.798.524.479.-TL’nın 31.12.2000 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen hasarın tazmini istemine ilişkindir.

Kasko sigorta genel şartlarının A.5-5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesine göre, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç kullanması yasaklanmıştır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK’nın 48. maddesinin ilk fıkrasında (alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayollarında araç kullanmaları yasaklanmış) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 110. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarını ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesi, yasal dayanağı bulunmadığından geçersizdir. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde poliçede genel şart olarak kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün etkisi kişilerin bünyesine göre değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Nitekim, dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davalı sigortacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir…)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.03.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, kasko sigorta tazminatına ilişkin olup, sigortalı aracın 31.12.2000 günü % 45 promil alkollü olan sürücüsünün tam kusuru ile meydana gelen kazada hasarlandığı hususu tartışmasızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kasko sigorta poliçesi genel şartlarının 5.5. hükmü karşısında, meydana gelen hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı hususunda toplanmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki, kasko sigorta poliçesi iki taraflı ve “sözleşme serbestisi” ilkeleri kapsamında düzenlenen bir akit türü olup, sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesi gereğince her iki tarafın sözleşme hükümlerine bağlılığı esastır. Kamu düzenine ve emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla rekabet ortamında ticari kazanç amacıyla hareket eden sigorta şirketlerinin tahsil edeceği aynı prim ile daha geniş sigorta teminatı vermelerinde herhangi bir engel yoktur. Alkolün etkisi her kişiye göre değişmekle birlikte genelde % 30-50 oranındaki promilin farkedilebilir mizaç değişikliğine sebebiyet vermekle birlikte güvenli bir sürüşü engelleyecek değişikliğe sebep olmadığı kabul görmektedir. Nitekim, dosyaya sunulan uzman bilirkişi raporunda da bu husus kabul edilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinde, uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü “içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş olanların karayolunda araç sürmeleri yasaktır” denildikten sonra psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usullerin yönetmelikte gösterileceği belirtilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “ Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile Alkollü İçkilerin Etkisiyle Araç Sürme Yasağı” başlığını taşıyan 97. maddesinde ise, bu yasaklama % 50 promil ile sınırlandırılmıştır. Sigorta poliçesini düzenleyen ve hizmeti satın alan karşısında daha güçlü durumda olan sigorta şirketi ise, sözleşmenin 5.5. maddesinde; “taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararları” teminat dışında kalan zararlar olarak düzenlemiştir. Sözleşmenin bu haliyle Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesine ve dolayısıyla % 50 promil oranına atıfta bulunduğu açık ve belirgindir. Aksi halde sözleşmenin ilgili maddesinde, “sürücüsü alkol almış kişilerin kullanması sırasında meydana gelen zararlar” ifadesi kullanılması gerekirdi. Öte yandan, davalı sigorta şirketi anılan yönetmeliğin geçersiz olduğunu, ilgili hükümlerinin dikkate alınamayacağını da ileri sürmemiştir. Bu durumda, sigortalı aracı kullanan sürücünün % 50 promil alkollü olması durumunda zararın teminat dışında kalacağını, sözleşme hükmü altına alan davalı sigorta şirketinin sürücüdeki alkol oranı % 50 promil altında ise, bu halde doğan zarar ve risklere sigorta teminatı verdiğinin kabulü zorunlu olup, somut olayda sürücüdeki promil oranı % 45 olduğuna göre zararı sigorta kapsamında kabul eden yerel mahkeme kararının onanması gerekir. Bu nedenlerle sayın çoğunluk kararına katılmıyorum.

                                                                                          Harun Kara

                                                                                 13.Hukuk Dairesi Üyesi