YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 28.02.2018 Esas: 2017 / 904 Karar: 2018 / 403
Menfi Tespit – İstirdat – Temerrüt Faizi
Özet:
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Bilindiği üzere borçlunun temerrüdü, ifası mümkün bir borcun borçlu tarafından yasal bir engel bulunmamasına rağmen zamanında ifa edilmemesidir. Temerrüt (gecikme) faizi ise uygulama ve öğretide, borçlunun temerrüde düşmesi ve alacaklının alacağını zamanında alamaması nedeniyle uğradığı zararı karşılamak üzere borçlunun ödediği asgari bir tazminat niteliğindedir. Temerrüt faizi, asıl alacağa ilişkin dava ve takip çerçevesinde istenebileceği gibi asıl alacaktan bağımsız olarak bir dava veya takibe de konu edilebilir.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 04.07.2013 gün ve 2012/26 E., 2013/167 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29.01.2014 gün ve 2013/15807 E., 2014/2178 K. sayılı kararı ile:
“…Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine faturaya dayalı olarak 6.623 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 11.000 TL’nin tahsili için icra takibi yaptığını, müvekkilinin davalıya haciz tehdidi altında 10.654 TL ödediğini ancak davalının ödemeleri icra müdürlüğüne bildirmediğini ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalıdan 4.000 TL’nin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıdan 5.900 TL tahsil ettiği halde 2.000 TL daha ödeme yapacağına inanarak 7.900 TL’lik makbuz verdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davacının yaptığı ödemelerden sonra icra takip dosyasında davalıya halen 2.739,96 TL borcunun kaldığı gerekçesiyle davanın ve davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen ilamsız icra takibine karşı açılan menfi tespit davasıdır. İspat külfeti bu durumda davalıya aittir. Davacı, 6.623 TL’lik asıl alacağa itiraz etmemiş olup bu miktarı da ödediğini işlemiş faiz istenemeyeceğini savunmuştur. Hal böyle olunca davalı, asıl alacak yönünden borçlu davacının takipten önce temerrüde düştüğünü kanıtlamalıdır. Temerrüdün kanıtlanamamış olması halinde icra takibinde temerrüt faizi talep edilemez.
Mahkemece, bu yön dikkate alınmadan işlemiş faizli toplam tutar üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine ödenmemiş faturalar borcu açıklaması ile icra takibi başlattığını, takip dayanağı faturadan da anlaşılacağı üzere müvekkilinin borcunun 6.623,00 TL olmasına karşın, davalının kötü niyetli olarak 11.000,00 TL bedelin tahsili için takip yaptığını; haciz tehdidi altında davacının 10.654,00 TL ödediğini, davalının yapılan ödemeleri de icra müdürlüğüne bildirmediğini ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile 4.000,00 TL’nin istirdadına ve % 40 oranındaki tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin davacıdan 11.693,28 TL fatura alacağı bulunduğunu, bakiye borç olan 11.000,00 TL’nin ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını, davacının toplam 5.900,00 TL ödeme yaptığı hâlde 2.000,00 TL daha ödeme yapacağı inancı ile kendisine 7.900,00 TL bedelli makbuz verildiğini belirterek, davanın reddi ile %40 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davalının defter kayıtlarında davacı adına 21.09.2011 tarih ve 6.623,58 TL bedelli fatura ile aynı tarih ve 5.069,75 TL bedelli faturanın gelir kaydedildiği, her iki faturanın davacı defterlerinde de kayıtlı olduğu, davacı tarafından sunulan makbuzlara göre de toplam 10.654,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemelerin önce faiz ve masraflardan düşüldüğünde dava tarihi itibari ile davacının davalıya halen toplam 2.739,96 TL borcunun bulunduğu gerekçesiyle davanın ve davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçeyle davacı vekilinin öteki temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.
Mahkemece, yanlar arasındaki icra takibinde temerrüt faizi talebinin bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takip dosyasında asıl alacak miktarının ne olduğu ve takip öncesine ilişkin olarak temerrüt faizi talebinin bulunup bulunmadığı, varılacak sonuca göre borçlu davacının takipten önce temerrüde düşürüldüğünün davalı yanca kanıtlamasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere borçlunun temerrüdü, ifası mümkün bir borcun borçlu tarafından yasal bir engel bulunmamasına rağmen zamanında ifa edilmemesidir.
Temerrüt (gecikme) faizi ise uygulama ve öğretide, borçlunun temerrüde düşmesi ve alacaklının alacağını zamanında alamaması nedeniyle uğradığı zararı karşılamak üzere borçlunun ödediği asgari bir tazminat niteliğindedir (Hukuk Genel Kurulunun 11.06.1997 gün ve 1997/11-278 E., 1997/529 K.; 18.11.2009 gün ve 2009/21-435 E., 2009/544 K. sayılı kararları).
Temerrüt faizi, asıl alacağa ilişkin dava ve takip çerçevesinde istenebileceği gibi asıl alacaktan bağımsız olarak bir dava veya takibe de konu edilebilir.
Ne var ki, somut olayda davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine İstanbul 19. İcra Dairesinin 2011/24715 sayılı dosyasında genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatılmış ve 11.000,00 TL asıl alacak tutarının tahsili istenmiştir. Takip talebi ve ödeme emrinde asıl alacak tutarının icra gideri, vekâlet ücreti ve takip tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili talep edilmiş olup, bunun dışında icra takip tarihinden öncesine ilişkin olarak borçlunun temerrüdünden kaynaklanan herhangi bir temerrüt faizi talebinde bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca davalı alacaklının, asıl alacak yönünden borçluyu takip tarihinden önce temerrüde düştüğünü kanıtlama zorunluluğu bulunmamaktadır.
Yerel Mahkemece, yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup, davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 28.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.