YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 14.02.2018 Esas: 2015 / 722 Karar: 2018 / 215
Meslek Hastalığı – İş Kazası – Maddi Manevi Tazminat – Kusur – Kaçınılmazlık Olgusu
Özet:
Dava nitelikçe; meslek hastalığına bağlı olarak 08/02/2007 tarihinde tespit edilen % 18,20 oranındaki sürekli iş göremezliği nedeniyle, davacı sigortalının maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, aynı olay nedeniyle açılan ve Dairemizce onanarak kesinleşen manevi tazminat davasında tarafların, meslek hastalığının kaçınılmazlık nedeni ile ortaya çıktığını kabul ettiklerinden bahisle, ayrıca kusur raporu aldırmaksızın, olayda %100 kaçınılmazlığın bulunduğunu kabul ederek, hesap raporu tanzim ettirdiği; buna göre meslek hastalığının tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 17.601 TL maddi tazminata hükmettiği anlaşılmıştır. Her ne kadar manevi tazminat dosyasında kaçınılmazlık olgusu kabul edilmiş ve bu husus kesinleşmiş ise de maddi tazminat dosyasında kusur incelemesi yapılmadan kaçınılmazlık olgusunun kabul edilmesinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının rücu ilişkisini zedeleyeceği ve Kurumun rücu hakkının korunmasının kamu düzenine ilişkin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece işçi sağlığı ve güvenliği konularında uzman bilirkişilerden İş Kanununun 77’inci maddesi ile ilgili yönetmelik hükümleri göz önünde tutularak yöntemince rapor alınması ve kusur değerlendirilmesi yapılması gerekmektedir.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Zonguldak 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.10.2013 gün ve 2013/127 E.-2013/523 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı … vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 24.02.2014 gün ve 2013/22457 E., 2014/3075 K. sayılı kararı ile;
(…Dava nitelikçe; meslek hastalığına bağlı olarak 08/02/2007 tarihinde tespit edilen % 18,20 oranındaki sürekli iş göremezliği nedeniyle, davacı sigortalının maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, aynı olay nedeniyle açılan ve Dairemizce onanarak kesinleşen manevi tazminat davasında tarafların, meslek hastalığının kaçınılmazlık nedeni ile ortaya çıktığını kabul ettiklerinden bahisle, ayrıca kusur raporu aldırmaksızın, olayda %100 kaçınılmazlığın bulunduğunu kabul ederek, hesap raporu tanzim ettirdiği; buna göre meslek hastalığının tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 17.601 TL maddi tazminata hükmettiği anlaşılmıştır.
İşverenin, tazminattan sorumlu tutulması giderek, tazminat miktarının belirlenmesinde; meslek hastalığının tespit tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunun 77. ve iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin öngördüğü önlemlerin işyerinde olup olmadığının saptanması ile mümkündür. Bu yön ise, başka bir anlatımla, işverenin kusurlu olup olmadığı, varsa kusur oranı, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edileceği yönü tartışmasızdır. Oysa, mahkemece; hakimlik mesleğinin gerektirdiği, genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayan, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konuda bilirkişiye gitmeden, öncesinde aynı olay nedeniyle açılan ve Dairemizce onanarak kesinleşen manevi tazminat davasında; tarafların meslek hastalığının ortaya çıkmasında kaçınılmazlık olgusunun varlığına ilişkin beyanları yeterli görülmek suretiyle bilirkişi yerine geçilerek sorunun çözümlediği açık-seçiktir.
Yapılacak iş, işçi sağlığı iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden, İş Kanununun 77. maddesi ile yönetmelik hükümleri göz önünde tutularak yöntemince rapor alınmak, çıkacak sonuca göre TBK.nun 55. maddesi gözetilerek hesap yaptırılarak, yeniden bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan ve özellikle kusur bilirkişi raporu alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava meslek hastalığına bağlı olarak tespit edilen % 18,20 oranındaki maluliyet nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde çalışmakta iken meslek hastalığına yakalandığını, %18,20 oranındaki maluliyet sebebiyle uğramış olduğu zararlardan dolayı fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 1,00 TL maddi tazminatın maluliyet tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş ve daha sonra maddi tazminat talebini 17.601,00 TL olarak artırmıştır.
Davalı … vekili meslek hastalığı nedeniyle açılan tazminat davalarında esas alınacak zamanaşımının Borçlar Kanununun 60’ıncı maddesi gereği 1 yıl olduğunu, davada zamanaşımı süresinin geçtiğini, meslek hastalığının müvekkilinin Kurum işyeri çalışmalarından doğmadığını bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca meslek hastalıklarının özellik ve nitelikleri gereği ne kadar önlem alınırsa alınsın engel olunamayan hastalık türlerinden olduğundan müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, davacının meslek hastalığı nedeniyle efor kaybına uğramadığını, davacının işyerinde hâlen çalışmaya devam etmesinin bu durumu kanıtladığını, ayrıca davacının meslek hastalığının oluşumunda müterafik kusuru ile kaçınılmazlık durumunun zarar hesabında dikkate alınması gerektiğini, maddi tazminat hesaplanırken PMF cetvelinin esas alınmaması gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacın meslek hastalığı nedeniyle %18,20 maluliyetinin bulunduğu, davacı tarafından açılan meslek hastalığından kaynaklanan maluliyetine ilişkin manevi tazminat dosyasında kaçınılmazlığın kabul edildiği ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, kaçınılmazlığın kesinleşmesi nedeniyle taraflar yönünden bağlayıcı hâle geldiğinden maddi tazminat dosyasında kusur incelemesine gerek olmadığını, bu nedenlerle davacının %18,20 oranındaki maluliyet nedeniyle maddi kaybının 17.601,00 TL olduğuna karar verilmiştir.
Davalı … vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını TTK davalı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davacı sigortalıda meydana gelen meslek hastalığı nedeniyle artan maluliyete bağlı manevi tazminat davasında kabul edilen kaçınılmazlık olgusunun, maddi tazminat dosyasında kabul edilip edilmeyeceği, burada varılacak sonuca göre mahkemece meslek hastalığının meydana gelmesi yönünden kusur incelenmesi yapılmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İnceleme konusu dosyadaki ihtilafın halli için öncelikle kaçınılmazlık kavramının açıklanmasında fayda vardır. Öğretide, yargısal kararlarda ve yasalarda kötü tesadüf, fevkalade hâl, umulmayan durum, tesadüfi olay olarak da adlandırılan kaçınılmazlık, hukuksal ve teknik anlamda “fennen önlenmesi olanaksız”, başka bir anlatımla işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemler alınmış olunsa bile önlenemeyecek olan durumları ifade eder. Kaçınılmazlığın unsurları; 1-İrade dışında meydana gelen olay, 2-Davranış kuralının veya sözleşme borcunun ihlali, 3-İlliyet bağının bulunması ve 4-Önlenemezliktir. Bu unsurlardan özellikle sonuncusu olan olayın önlenemezliği hususunu biraz açmak gerekirse; buradaki önlenemezliğin olayla ilgisi yoktur. Önlenemezlik unsuru, tamamen davranış normu ve borca aykırılıkla ilgili olup, alınabilinecek tüm tedbirler alınmış olunsa dahi bir davranış normunun veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlalinin ifadesidir. Yani olay önlenemez olmasına rağmen bir davranış kuralına ya da sözleşmeden doğan borca aykırılık önlenebiliyorsa artık kaçınılmazlıktan söz etme imkanı yoktur. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler önlenemez olaylara karşın bir davranış kuralını ve borca aykırılığı önleme olanağını sağlamaktadır. Örneğin; bir inşaat işçisinin üzerinde çalışacağı tabiyeyi hazırlamak için duvara beton çivisi çakarken çivinin başının kırılıp gözüne kaçması olayında çivinin kırılması irade dışı ve önlenemez bir olay olmakla birlikte kırılan bu çivinin işçinin gözüne kaçması önlenemez bir olay değildir. Zira çalışma esnasında gözlük kullanılarak bu neticenin önüne geçilebilinir. O halde böylesi bir durumda olayın önlenemezliğinden bahisle kaçınılmazlıktan bahsetme imkanı yoktur. Kaçınılmazlık beklenmeyen hâl olarak nitelendirilir. Kaçınılmazlığın bir başka adı da aksi tesadüftür. Kaçınılmazlık öngörülebilir fakat engellenemeyen hadiseleri ifade eder. Bazen her türlü önlemin alınması durumunda dahi iş kazası ya da meslek hastalığı meydana gelebilir. Kaçınılmazlık durumunda zararın tümüne işçinin katlanması hakkaniyete uygun düşmez Yargıtay uygulamalarında kaçınılmazlık durumunda sorumluluğun paylaştırılması kural olarak %60 işveren, %40 kazalı kusuru olarak sorumluluğun paylaştırılması şeklindedir.
Somut olayda davacı tarafından davalı … aleyhine açılan meslek hastalığına bağlı olarak tespit edilen fark maluliyet nedeniyle manevi tazminat dosyasında kaçınılmazlık olgusu kabul edilmiştir Ancak mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Bu durumda manevi tazminat dosyasında etken olmayan kusur maddi tazminat dosyasında çok önemli bir rol alacaktır.
Öte yandan söz konusu maddi tazminat dosyasında manevi tazminat dosyasında belirlenen kaçınılmazlık olgusunun kabul edilmemesinin bir diğer gerekçesi de maddi tazminat dosyasının ilerleyen aşamasında söz konusu olabilecek Kurum ile işveren arasındaki rücu ilişkisidir.
Uyuşmazlığın çözümüne dayanak olan 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55’inci maddesi:“Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Adalet Komisyonu’nun 55’inci madde gerekçesine göre; “…sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun 2’nci maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55’inci maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, her ne kadar manevi tazminat dosyasında kaçınılmazlık olgusu kabul edilmiş ve bu husus kesinleşmiş ise de maddi tazminat dosyasında kusur incelemesi yapılmadan kaçınılmazlık olgusunun kabul edilmesinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının rücu ilişkisini zedeleyeceği ve Kurumun rücu hakkının korunmasının kamu düzenine ilişkin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece işçi sağlığı ve güvenliği konularında uzman bilirkişilerden İş Kanununun 77’inci maddesi ile ilgili yönetmelik hükümleri göz önünde tutularak yöntemince rapor alınması ve kusur değerlendirilmesi yapılması gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay bakımından tarafları aynı olan meslek hastalığına dayalı manevi tazminat dosyasında kesinleşen kaçınılmazlık olgusunun aynı nedenlere dayalı ve tarafları aynı olan maddi tazminat dosyasında bağlayıcı hale geldiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ileride açılma ihtimali olan rücu dosyasında tekrar kusur incelemesi yapılabileceği, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.02.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.