YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 11.09.2017 Esas: 2016 / 11810 Karar: 2017 / 4156

Rücu Hakkına Dayalı Alacakla İlgili Ödeme Tarihinden İtibaren Faize Karar Verilmelidir.

Özet:

Davacı vekili, iş kazası sonucu maluliyet nedeniyle SGK tarafından sigortalıya bağlanan peşin değerli gelir miktarı için müvekkili aleyhine açılan rücu davası sonucunda müvekkili tarafından ödenen meblağın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu hakkı, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Davacının malvarlığındaki eksilme, ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren faize hükmedilmelidir. Açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalıdır. Bu husus bozmayı gerektirmekte ise de söz konusu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir. 

Taraflar arasında görülen davada … 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/04/2016 tarih ve 2015/14-2016/246 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili; davalının özelleştirme kapsamına alınması ve 20 ayrı dağıtım şirketine ayrılması kapsamında müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi (İHDS)” akdedildiğini, anılan sözleşmenin üçüncü kişilerin hak iddialarını düzenleyen 7. maddesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, anılan sözleşmeden önce dağıtım faaliyetlerin davalı tarafından yürütüldüğü sırada iş kazası sonucu maluliyet nedeniyle SGK tarafından personele bağlanan peşin değerli gelir miktarı için müvekkili aleyhine açılan rücu davası sonucunda müvekkili tarafından toplam 46.577,62 TL ödeme yapıldığını ileri sürerek bu meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ayrıca 100,00 TL temyiz harç ve masrafının ödenme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında temyiz harç ve masrafı talebini 233,70 TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini ve İHDS hükümleri uyarınca müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, ayrıca davacı tarafından düzenlenen devre esas bilanço ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu alacağın dağıtım tesislerinin işletilmesinden kaynaklandığı ve İHDS’nin imza tarihinden öncesi döneme ait olduğu, davacının üçüncü kişinin zararına karşılık 46.577,62 TL ödediği ve bu bedel ile 233,70 TL temyiz harç ve masraflarından davalının İHDS’nin 7.4 maddesi gereğince sorumlu olduğu, ayrıca davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğünün ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 46.881,32 TL alacağın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu hakkı başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olup, davacının malvarlığındaki eksilme, ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmekteyse de söz konusu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının ikinci ve üçüncü bendinin hükümden tamamen silinerek, yerine “46.811,32 TL alacağın 233,70 TL’sine ödeme tarihi olan 01.08.2006 tarihinden, 46.577,62 TL’sine ödeme tarihi olan 07.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” ibaresinin eklenmesine, kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2.402,46 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11.09.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 Sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde … Başkanlığı tarafından gerçekleştirileceği 4628 Sayılı Yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile … özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, Türkiyedeki dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı …’a ait olmakla birlikte, …’tan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.

TEDAŞ tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.

Davacı şirket, tüm hisseleri davalı …’a ait olmak üzere 28/05/2013 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı … Satış Hizmetleri devredilerek 28/05/2013 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.

Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 28/05/2013 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce 07/04/2011 tarihinde yapılmıştır.

Özelleştirme aşamasında … tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle …’ın özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.

Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı …’tan geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.

Keza, 28/05/2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” …… şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı …..” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.

Diğer taraftan 28/05/2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve …’ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.

Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.

Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 28/05/2013 tarihi öncesi, 07/04/2011 tarihinde yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı …’tan dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise, 28/05/2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.

Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.

Sonuç olarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi kapsamında bulunmaması nedeniyle 28/05/2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, 28/05/2016 günlü sözleşmeden önce gerçekleşen 07/04/2011 tarihli dava konusu ödemeden dolayı, 28/05/2013 sözleşmenin 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince davalının sorumluluğu bulunmadığından dava reddedilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin davalının temyiz isteminin reddi ve yazılı gerekçe ile kararın düzeltilerek onanmasına ilişkin Sayın Çoğunluk görüşüne karşıyız.