YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 30.05.2018 Esas: 2017 / 708 Karar: 2018 / 1152

Senet – İmzaya İtiraz – Takibin İptali

Özet:

Talep imza inkârına dayalı takibin iptaline ilişkindir. senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senedi elinde bulundurup takibe girişen ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıda olmasına rağmen, yerel mahkemenin bu ispat külfetini gözden kaçırarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılması için borçluya kesin süre vermesi ve süreye riayet edilmediğinden bahisle itirazı reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır. 

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “imzaya itiraz” şikâyetinden dolayı yapılan yargılama sonunda Malatya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın reddine dair verilen 19.06.2013 gün ve 2012/148 E., 2013/307 K. sayılı karar, borçlular vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.11.2013 gün ve 2013/28811 E., 2013/37014 K. sayılı kararı ile, “…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçluların İİK. nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal sürede icra mahkemesine başvurarak imzaya itiraz ettiği anlaşılmıştır.

Mahkemece imza incelemesi sonucu dosyanın gönderildiği Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 01.04.2013 tarihli raporda “…inceleme konusu senetteki borçlu imzalarının teşhise götürecek önemli meteryal içermeyen, basit tersimli imzalar olması nedeniyle aidiyetinin bu meyanda … ve …eli ürünü olup olmadığı hususunun tespit edilemediğinin” bildirildiği görülmüştür.

İİK.nun 170/3. maddesinde “inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu” anlaşıldığı takdirde itirazın reddedileceği hükme bağlanmıştır.

Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti ise senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK. nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 esas, 2006/231 sayılı kararı).

Bu nedenle mahkemece bilirkişi masrafı yatırması konusunda borçluya kesin süre verilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir…” gerekçesiyle ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Talep imza inkârına dayalı takibin iptaline ilişkindir.

Borçlular vekili müvekkilleri hakkında başlatılan Malatya 6. İcra Dairesinin 2012/1693 sayılı takip dosyasına dayanak yapılan senetteki imzanın müvekkillerine ait olmadığını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Alacaklı vekili davaya cevap vermemiştir.

İcra Mahkemesince Adli Tıp Kurumu raporunun senetteki imzaların davacı borçluların elinden çıkmadıkları yönünde kesin bir kanaat verecek nitelikte olmadığı, 15.05.2013 tarihli oturumda davacı tarafa yeniden bilirkişi incelemesi yapılması ve bunun için gerekli olan bilirkişi ücretinin ikmali için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120/2. maddesi gereğince kesin süre verildiği, kesin sürenin sonuçlarının açıkça ihtar edilerek masraf yatırılmadığı takdirde dosyadaki mevcut bulgulara göre karar verileceğinin bildirildiği fakat bu ara karara ve verilen kesin süreye rağmen davacı tarafça bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, bu durum karşısında dosyada mevcut bilgi ve bulgular ile Adli Tıp Kurumu raporuna göre takibe dayanak yapılan bonodaki keşideci ve ciranta imzalarının davacı …’ın veya davacı şirketin temsile yetkili diğer ortakları eli ürünü olmadığı yönündeki iddianın kesin surette kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Borçlular vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece Adli Tıp Kurumu raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi kendi içerisinde çelişkili olduğu, raporda bir üyenin senetteki imzanın kesin dille davacı eli ürünü olduğunu belirttiği, Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınacak nitelikte olmaması nedeniyle yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükünün taraflardan hangisinde olduğu noktasında toplanmaktadır.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 170. maddesinde düzenlenmiş, bu maddenin üçüncü fıkrasında aynen;
“İcra mahkemesi, 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açma hakkı saklıdır. İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa ve itiraz ile birlikte takip ikinci fıkraya göre durdurulmuşsa, borçlu sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkûm edilir ve itiraz reddedilir. Borçlu menfi tespit veya istirdat davası açarsa, hükmolunan tazminatın ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde daha önce hükmedilmiş olan tazminat ve para cezası kalkar.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Bu hükümle, icra mahkemesince incelemenin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılacağı açıklanmıştır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise imza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bilirkişiye ait hükümleri ile 309’uncu maddesinin 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü fıkraları ve 310, 311 ve 312’nci maddeleri (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.211/b, 208/2, 217) hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Anılan hükümde atıf yapılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 308 ve devamı maddelerinde (HMK m.208 vd.) imza inkârı hâlinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığı altında somut olay incelendiğinde, senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senedi elinde bulundurup takibe girişen ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıda olmasına rağmen, yerel mahkemenin bu ispat külfetini gözden kaçırarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılması için borçluya kesin süre vermesi ve süreye riayet edilmediğinden bahisle itirazı reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Hâl böyle olunca yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, İİK’nın 366. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.