YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 20.12.2017 Esas: 2017/1149 Karar: 2017/2029 T

Ticari Vekil Özel Yetki Verilmiş Olmadıkça Tacir Adına Ödünç Alamaz, Kambiyo Taahhüdünde Bulunamaz.

Özet :

Talep, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinde, ödeme emri ve takibin iptali ile dayanak senetteki imza ve borca itiraza ilişkindir. Uyuşmazlık, şirket yetkilisi tarafından verilen vekaletnamenin kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisini içerip içermediği, dava dışı vekilin imzaladığı takip konusu bonodan dolayı borçlu şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz, mahkemelerde taciri temsil edemez. Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri yapma yetkisine sahiptir. Dosya içeriğinden, davacı şirketin ticari mümessili tarafından vekaletname ile dava dışı vekile birtakım yetkiler verildiği, ancak bono düzenleme konusunda özel bir yetki verilmediği, şirket ortaklar kurulu kararı ile verilmiş şirketi borçlandırma yetkisi de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, borçlu şirketin borca itirazının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmelidir.

Taraflar arasındaki “imzaya ve borca itiraz” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda Karamürsel İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın reddine, takibin devamına dair verilen 02.09.2013 gün ve 2012/116 E., 2013/73 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin borçlu şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19.12.2013 gün ve 2013/33349 E., 2013/40738 K. sayılı kararı ile,

(…Alacaklı tarafından borçlu limited şirket aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine başvurarak imzaya ve borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.

TTK’nun 542. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 321. maddesine göre geçerli bir yönetim kurulu kararına dayanmaksızın temsilci tayin edilen kişilerin şirket adına yapacağı işlemler geçersiz olur. Zira, TTK’nun 539. maddesine göre atanan müdürler, esas itibariyle ticari mümessil niteliğinde olduklarından bir başka kişiyi ticari mümessil tayin etme yetkisine haiz değillerdir. Ayrıca TTK’nun 545. maddesine göre de, sözleşmede aksine hüküm olmadıkça ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare selahiyetine haiz olan ticari vekiller, şirketi oluşturan ortaklar kurulu kararı ile tayin olunabilirler.

Somut olayda takip dayanağı bonodaki imzanın şirket yetkilisi Tayfun’a ait olmadığı yetki verilen Mehmet’e ait olduğu taraflar arasında çekişmesizdir. Ancak, bonoyu imzaladığı iddia olunan ve şirket yetkilisi tarafından vekaletname ile yetki verilen Mehmet’in şirket ortaklar kurulu kararı ile verilmiş şirketi borçlandırma yetkisi bulunmadığından adı geçen tarafından imzalanan bono nedeniyle borçlu şirket sorumlu tutulamaz. Kaldı ki, söz konusu vekaletnamede Mehmet’e bono düzenleme konusun 65 da özel bir yetki de verilmemiştir.

O halde mahkemece borçlunun borca itirazının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…)

gerekçesiyle ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Talep, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibi nedeniyle ödeme emri ve takibin iptali ile dayanak senetteki imza ve borca itiraza ilişkindir.

Borçlu şirket vekili, müvekkil şirket aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, ancak takibe konu edilen 31.10.2012 tanzim ve 07.11.2012 vade tarihli 300.000,- TL bedelli bono üzerindeki imzanın şirket müdürü ve ilzama yetkili olan Tayfun’a ait olmadığını, imzaya itiraz ettiklerini, alacaklı …’in kim olduğu ya da ne iş yaptığının bilinmediğini, müvekkil şirketin kendisi ile mal ya da para alışverişinin bulunmadığını, bu nedenle borca da itiraz ettiklerini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı davaya cevap vermemiştir.

Yerel Mahkemece Karamürsel C. Başsavcılığının 2013/99 soruşturma sayılı dosyasında takibe konu senetteki imzanın Mehmet ’e ait olduğu ve Mehmet’e şirket temsilcisi Tayfun tarafından vekaletname verildiği gerekçesiyle borçlunun itirazının reddine, takibin devamına, takip konusu alacağın % 20’si oranında icra inkâr tazminatına, % 10’u oranında para cezasına mahkûm edilmesine karar verilmiştir.

Borçlu şirket vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece Mehmet’e şirket temsilcisi Tayfun tarafından vekaletname verildiği, vekaletname içeriğinden ve kapsamından dava dışı Mehmet’in ticari mümessil olduğunun kabulü gerektiği ve bono düzenleme yetkisinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını borçlu şirket vekili temyize getirmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından şirket yetkilisi Tayfun tarafından verilen vekaletnamenin kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisini içerip içermediği, burada varılacak sonuca göre dava dışı Mehmet’in imzaladığı takip konusu bonodan dolayı borçlu şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için “ticari mümessil” kavramının değerlendirilmesinde yarar vardır.

Türk Hukukuna ticari mümessillik ile ilgili düzenleme ilk kez 1926 tarihli mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) ile girmiştir.

Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449. maddesinin birinci fıkrasında ticari mümessilin tanımı; “ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekâle imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde yapılmıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 547. maddesinin birinci fıkrasında ise ticari mümessil; “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Ticari mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticari mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.

Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu hâliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz (BK m. 450; TBK m. 548).

Ticari mümessillik ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur (BK. m. 449/2; TBK. m. 542/2).

Ticari mümessil, işletme sahibini temsile yetkili bir kişi olmanın yanı sıra, aynı zamanda ticari işletmenin belirli yetkilere sahip idarecisi niteliğini de taşır. Örneğin bir bankanın genel müdürü, hukuki bakımdan bankanın ticari mümessilidir; ancak idari bakımdan da, yürütme organının bir parçasıdır.

Nitekim ticari mümessilliğin bu yönü, ticari mümessili tarif eden BK m. 449/l’de “…işlerini idare …” ibaresiyle vurgulanmıştır.

Ticaret şirketleri organları aracılığıyla idare ve temsil edildiğinden, ticari mümessil tayin etme yetkisi de organlarına aittir.

Ticaret şirketlerinde idare ve temsil yetkisine sahip organlar, her ticaret şirketinin türüne göre değişiklik gösterir. Ancak şu hususu belirtmek gerekir ki, ticaret şirketlerinin tümünde ticari mümessil şirket ana sözleşmesiyle de tayin edilebilir.

Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) 539/II. (6102 sayılı TTK 616/1-b) ve 545. (6102 sayılı TTK 631/1) maddelerine göre, limited şirketlerde, şirket sözleşmesinde aksine hüküm olmadıkça, ticari mümessil tayinine genel kurul yetkilidir. Buradan anlaşılacağı üzere, ticari mümessil doğrudan şirket sözleşmesiyle tayin edilebileceği gibi, şirket sözleşmesinde kararlaştırılması şartıyla bu yetkinin şirketi idare ve temsile yetkili müdürlere bırakılması da mümkündür.

İşletme sahibinin ticari mümessil dışında, duruma göre başka yardımcılardan da yararlanması mümkündür. Bu yardımcılardan, konumu ve yetkileri bakımından, ticari mümessile en çok benzeyeni ticari vekildir.

Ticari mümessillik gibi ticari vekâlet de, BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekâlet, ticari mümessillik gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir.

BK m. 453/ I ve II’ye göre, “Ticari vekil, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir.

Bu salahiyet, müessesenin mutad olan muamelelerinin cümlesine şamildir. Şu kadar ki ticari vekil kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemez ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamaz.” hükmünü içermektedir.

Aynı husus TBK 551. maddesinde ise “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.

Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu hükümden hareketle ticari mümessillik ile ticari vekâlet arasındaki farkları ana hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz:

Ticari mümessil, hem ticari işletme hem esnaf işletmesi için; ticari vekil ise, sadece ticari işletme için tayin edilebilir.

Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Buna karşılık genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece olağan (mutad) işleriyle sınırlı temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için, işletme sahibinin özel yetkisine ihtiyaç vardır. Belli bir işin ya da işlemin ifasıyla görevlendirilen sınırlı (özel) yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı ise, kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.

Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez (BK. m. 453/2; TBK m. 551/2). Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.

Nihayet, ticari mümessilin temsil yetkisinin ticaret siciline tescili gerekirken (BK m. 449/II-III); ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacı şirketin ticari mümessili Tayfun tarafından 18.08.2008 tarihli vekâletname ile Mehmet’e bir takım yetkiler verilmiş bulunmaktadır.

Dosya içerisindeki 18.08.2008 tarihli vekâletname incelendiğinde; Mehmet’e bono düzenleme konusunda özel bir yetki verilmemiştir.

Ayrıca Mehmet’in şirket ortaklar kurulu tarafından verilmiş şirketi borçlandırma yetkisi de bulunmamaktadır.

Hâl böyle olunca yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Borçlu şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, tebligat tarihinden itibaren onbeş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.