YARGITAY 10.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 30.05.2016 Esas: 2015 / 5843 Karar: 2016 / 8777

Trafik-İş Kazası Nedeniyle Kurum Rücu Alacağı – Zamanaşımı

Özet:

Dava, trafik-iş kazasında sürekli iş görmezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve masraflar nedeniyle uğranılan kurum zararının rücuan tazmini talebine ilişkindir. Kurum rücu alacakları, işverenler yönünden 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden; üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmadığından haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir. 2918 SK’nun 109. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin talepler, 2 yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Kurumca zararın öğrenilme tarihi ise, gelirin onay, giderlerin sarf ve ödeme günüdür.  Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır.

Dava, trafik-iş kazasında sürekli iş görmezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve masrafların 506 Sayılı Kanunun 26/2. maddesince tazmini istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.01.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, Mahkemece, kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulanmakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.

Borçlar Kanununun 332/1. maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2. fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu, 26/1. maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından Borçlar Kanununun 125. maddesine göre belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde on yıldır.

Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden; üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmayıp 506 Sayılı Kanununu 26/2. maddesi ile Borçlar Kanununa yollamada bulunulduğundan, Borçlar Kanunun 60. maddesinde öngörülen bir ve on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesi hükmüne göre, motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin taleplerde ise, iki ve her halde kaza gününden başlayarak on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinde tereddüt yoktur. Tazminat yükümlüsüne karşı kesilen zamanaşımının, sigortacıya karşı da kesilmiş olacağı da hüküm altına alınmıştır. Anlaşılacağı üzere maddedeki zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, gelirin onay, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır.

Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin hem zararın hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.

Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler ile trafik-iş kazasının 28.11.2005 tarihinde gerçekleştiği, ilk davanın 16.7.2007 tarihinde açıldığı, davacı Kurumun ilk davanın açıldığı tarihte tazminat yükümlüsünü öğrenmiş olduğu, bakiye alacak davasının 14.08.2014 tarihinde açıldığı dikkate alınarak, süresinde zamanaşımı itirazında bulunan davalı üçüncü kişi yönünden zamanaşımı defi yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 30.05.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.