YARGITAY 8.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 25.12.2017 Esas: 2017/4358 Karar: 2017/17551

Tüzel Kişi Yetkili Temsilcisinin Hazır Bulunmadığı veya Evrakı Alamayacak Durumda Olduğu Saptanmadan Daimi Çalışana Yapılan Tebliğ İşlemi Usulsüzdür.

Özet:

Davacı, itirazın kaldırılması ve tahliye talebinde bulunmuştur. Hukuki dinlenilme hakkı uyarınca; davanın tarafları, kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenme hakkına sahiptir. Çekişmeli yargıda hakim, kanuni istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usule uygun şekilde duruşmaya davet etmeden hüküm veremez. Tüzel kişilere tebligat usulü, 7201 SK’da ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Yasal düzenleme uyarınca, tebligatın tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılması gerekir. Yetkili temsilcinin hazır bulunmadığı veya evrakı alamayacak durumda olduğunun saptanması halinde daimi çalışana tebligat yapılır. Somut olayda, şirket yetkilisinin bulunup bulunmadığına dair beyan alınmamıştır. Davalıya bu şekilde yapılan dava dilekçesi tebliği usulsüzdür. 

Taraflar arasında görülen davada yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Dava, itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere HMK’nın hukuki dinlenilme başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.

Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36. maddesiyle düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin, doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmediği için hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Tebligat Yasası’nın 10. maddesine göre “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (Ek fıkra:11.01.2011 – 6099 SK/3. mad) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”

Tebligat Yasası’nın 12 ve 13, Tebligat Tüzüğü’nün 17. ve 18. maddeleri tüzel kişilere yapılacak tebligat hususunu düzenlemiş olup, anılan madde hükümlerine göre tebligatın tüzel kişinin selahiyetli mümessillerine yapılması, tebligat yapılacak kimselerin herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğin tüzel kişinin o yerdeki memur ve müstahdemlerinden birine yapılması gerekir.

Olayımıza gelince; dava dilekçesi tüzel kişi davalıya “işyerinde daimi çalıştığını beyan eden sekreter …” şerhiyle tebliğ edilmiş, şirket yetkilisinin bulunup bulunmadığına dair beyan alınmamıştır. Davalıya bu şekilde yapılan dava dilekçesi tebliğ işlemi usulsüzdür. Davalının hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek taraf teşkili sağlanmadan işin esası incelenerek sonuca gidilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’nın 428 ve İİK’nın 366. maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 25.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.