YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 24.11.2010 Esas: 2010 / 10-524 Karar: 2010 / 605

Ücret ve Bağımlılık Unsurları Bulunan Anketörlük İşinin Hizmet Akdine Dayandığı Kabul Edilmelidir.

Özet:

Dava, 506 Sayılı Kanunun 79. maddesine dayalı hizmet tespiti talebine ilişkindir. Bu nevi davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi gerekir. Hizmet akdinin unsurları ücret ve bağımlılıktır. Anketör olarak yapılan çalışma, işveren tarafından belirlenen, işverenin emir ve talimatları doğrultusunda verilen işin süresi ve kapsamına göre belirlenen ücret karşılığında gerçekleştirilen bir çalışma olup bu çalışmanın hizmet akdine dayandığının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, yeterli ve gerekli araştırma yapılarak hiçbir kuşku ve duraksamaya yer olmayacak şekilde uyuşmazlık konusu husus hakkında karar vermekten ibarettir. Açıklanan hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi hatalıdır.

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. İş Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 27.12.2007 gün ve 2005/1083 E., 2007/870 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı ve davalılardan SGK vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 26.05.2009 gün ve 2008/4669 E., 2009/9409 K. sayılı ilamı ile;

“…Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır.

Davada öncelikle anketör olarak yapılan çalışmanın hizmet akdi olarak kabul edilip edilemeyeceğinin açıklığa kavuşturulması gerekir.

506 Sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince, hizmet akdinin unsurları ücret ve bağımlılıktır. Anketör olarak yapılan çalışmada, işveren tarafından belirlenen, işverenin emir ve talimatları doğrultusunda verilen işin süresi ve kapsamına göre belirlenen ücret karşılığında gerçekleştirilen bir çalışma olup, yapılan bu çalışmanın hizmet akdi olarak kabulü gerektiği kuşkusuzdur.

Davanın esasına gelince;

Yapılacak iş; tespite konu çalışmalara ilişkin olarak -varsa- işveren nezdindeki belgeler getirtilmeli; işbu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın kendisine aidiyeti sigortalı tarafından kabul edilenler ile, inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan; yine, sigortalıca hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanmalı; bunun dışında sigortalının tespitini talep ettiği dönemde çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu gereğince yeterince araştırılmalı; yukarıda öngörülen nitelikte yazılı belge ibraz olunmayan çalışma süreleri yönünden ise, o dönemde sigortalı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişilerin somut bilgi ve görgülerine başvurulmalı, yapılan işin kapsamına ve süresine göre part-time çalışmayı mı, yoksa, full-time çalışmayı mı gerektirdiği, araştırılmak, böylece, bu konuda yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.

Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı ve davalılardan kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılardan SGK vekili.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalılardan SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.